Nilgün Yalım Eren
İçinizdeki Lider (1.Bölüm)
Dale Carnegie (1888-1955)
Dale Carnegie Amerikalı yazar, hatip, kişisel gelişimci ve iletişim uzmanıdır. “How to Win Friends and Influence People - Dost Kazanma ve İnsanları Etkileme sanatı” kitabını 1936 yılında yazmış ve 30 milyondan fazla satış yapmıştır. D. Carnegie dünyada insanların kişisel gelişim konusunda ne kadar eksik olduğunu ilk keşfeden ve bir kitap yazmayı düşünen kişi olarak büyük önem arz eder. Yazdığı kitaplarda genellikle yaşanmış olayları örnek olarak gösterir ve herkes bu hikayelerde kendinden bir şeyler bulur.
“Bir insanın yüzünde taşıdığı ifade;
sırtında taşıdığı elbiseden mühimdir” Dale Carnegie
Carnegie, Güney Dakota’da sığır çobanlığı yapan bir çocukken, Hong Kong’dan Kuzey Kutbu’na kadar dünyanın dört bucağını dolaşmayı, bütün kurumların yöneticilerine ders vermeyi başarmış, İngiltere’de veliahtın himayesinde konferans vermiştir. Carnegie yaptığını şöyle açıklamıştır:
‘İnsanların korkularını yenmelerine çalışıyorum. Başarısızlık, korkunun neticesidir. Korkularının yenenler, kendilerine güveniyorlar, atak oluyorlar”
Teknik bir meslekte bile başarının %15 bilgiye, %85 insanları idare etme sanatındaki maharete bağlı olduğu ortaya çıkmıştır.
1-İçinizdeki Lideri Bulmak…
Örnek Olay-1 Charles Schwab, çelik işinde çalışıyor ve yılda bir milyon dolar kazanıyordu. Bu maaşın kendisine insanları idare etme yeteneği nedeniyle verildiğini söylemişti. Yalnızca insanları iyi idare edebileceğiniz için yılda bir milyon dolar!
Bir öğle tatilinde Schwab koridorda yürürken, “Sigara İçilmez” yazısının altında sigara içen bir grupla karşılaşır.
Onun yazıyı işaret edip “Sizin okumanız yok mu?” dediğini mi düşünüyorsunuz? Elbette hayır.
Bay Schwab durdu ve bu kişilerle sohbet etti. Yasak olan bir yerde sigara içtiklerine dair tek bir söz etmeden. Sonra onlara sigara ikram etti ve muzip bir gülümsemeyle, “Bunları dışarıda içerseniz çok sevinirim,” dedi.
Hepsi bu kadar. Adamlar bir kuralı çiğnediklerini anladılar ve kendilerini utandırmadığı için Schwab’a hayranlık duydular. O kendileri ile iyi bir ilişki kurmuştu; onlar da Schwab’la iyi ilişkiler içinde olmak istiyorlardı.
Örnek Olay-2 Fred Wilpon New York Mets beysbol takımının başında bulunuyordu. Bir gün bir grup öğrencisini Shear Stadyumu’nu gezmeye götürdü. Sıra oyuncuların ısınmakta olduğu yedek kulübesine geldi. Ancak kapıda onları bir güvenlik görevlisi durdurdu. “Burası halka açık değil,” dedi. Wilpon’un kim olduğunu bilmeyen görevli devam etti; “üzgünüm ama giremezsiniz.”
Elbette Fred Wilpon o an istediğini yaptıracak güce sahipti. Kendisi gibi önemli birini tanımadığı için görevliyi bir güzel azarlayabilirdi. O bunu yapmadı. Çocukları stadyumun diğer tarafına götürüp başka bir kapıdan içeri soktu.
Neden bunu yapma zahmetine girdi peki? Çünkü güvenlik görevlisini utandırmak istemiyordu. Adam sonuçta görevini yapıyordu ve başarılıydı da. Daha sonra Wilpon kendi el yazısıyla yazdığı bir not göndererek, işine gösterdiği ilgi için teşekkür etti.
Wilpon, bağırmayı ve olay çıkarmayı tercih etseydi, görevli de öfkelenecek ve bunu işine yansıtacaktı. Wilpon’un duyarlı yaklaşımı onun daha da ilgili olmasını sağladı. Bu iltifat nedeniyle kendini çok iyi hissetti. Bundan sonraki ilk karşılaşmalarında Wilpon’u tanıyıp hürmet ettiğinden emin olabilirsiniz.
Fred Wilpon bir liderdi; ama bunun nedeni sadece unvanı ya da kazandığı para değildi. Onu lider kılan şey iletişim kurmayı öğrenmesiydi.
Liderliğin Dünü Bugünü: Geçmişte iş dünyasındaki insanlar liderliğin gerçek anlamını bilmiyorlardı. Onlara göre patron patrondu sorumlu da oydu, işte o kadar. Sorumlulukları olan insanlar ofislerinde oturuyor, yönetebildikleri her şeyi yönetiyorlardı. “Yönetmek”ten anladıkları buydu. Belki organizasyonların dümenini birkaç derece sola ya da sağa kaydırıyorlardı.
Dünyanın çok daha basit bir yer olduğu zamanlarda, böyle yönetim iyi sayılabilirdi. Çünkü değişimler bile tahmin edilebilir oluyordu.
Ancak böyle bir yönetim artık yeterli değil. Dünya beklenmedik değişimlere uğruyor. Böyle duyarsız bir yaklaşım, günümüzün hızlı hareketliliğine hiç uygun değil. Bugün, modası geçmiş bir yönetimden çok daha fazlasına ihtiyaç var.
İhtiyaç duyulan gerçek liderlik;
-İnsanların kapasitelerini çıkarmalarına yardımcı olmak,
-Gelecek için bir vizyon oluşturmak,
-Onları cesaretlendirmek,
-Onlara rehberlik etmek,
-Başarılı takımlar kurmak,
-Örnek olmak,
-Başarılı ilişkiler kurmak ve bu ilişkileri korumaktır.
Birçok insan hala liderliğin gerçekte ne anlama geldiğini tam olarak algılayamıyor. “Lider” dediğinizde, bunun “general, cumhurbaşkanı, başbakan veya yönetim kurulu başkanı” anlamına geldiğini sanıyorlar. Liderlik sadece en tepede başlayıp biten bir şey değildir. Yaşadığımız ya da çalıştığımız her yerde ve her kademede liderlik aynı önemi taşır.
Küçük bir çalışma takımı oluşturmak; ofis çalışanlarını harekete geçirmek, evde de her şeyin yolunda gitmesini sağlamak… Bunlar liderlik denince akla ilk gelenler. Liderlik kesinlikle kolay bir şey değil. Ancak neyse ki doğru olan bir şey var: Hepimiz her an bir lider olabilecek potansiyele sahibiz.
Takım kurucunun, orta kademe yöneticinin, muhasebe müdürünün, müşteri hizmetleri operatörünün, idari işler sorumlusunun, kısaca diğerleriyle iletişim kurmak zorunda olan herkesin nasıl liderlik edebileceğini öğrenmek için iyi bir nedeni vardır.
Liderlik becerileri insanların elde ettiği başarıyı ve mutlulukları önemli ölçüde etkiler. Sadece işte de değil. Aileler, spor takımları, dernekler, sosyal kulüpler ve aklınıza gelebilecek tüm organizasyonlar dinamik liderliğe ihtiyaç duyarlar.
Örnek Olay-3: Steve Jobs ve Steve Wozniak, Kaliforniya’dan geldiklerinde, biri yirmi, diğeri yirmialtı yaşlarında kot pantalonlu gençlerdi. Zengin değillerdi, belirli bir iş kolunda eğitimleri yoktu ve o günlerde pek yaygın olmayan bir alanda iş kurmayı umuyorlardı.
Yıl 1976’ydı; yani insanların evlerine bilgisayar almayı düşünmelerine daha çok vardı. Bu yüzden Jobs ve Wozniak bir yük arabası ile iki hesap makinası satarak bir araya getirdikleri son üç dolar ile Jobs’un garajında Apple Computer Inc’i açtıklarında, başarı şansı çok uzak görünüyordu.
Ama bu iki girişimcinin bir vizyonu vardı; inandıkları şeyi elde edebileceklerini biliyorlardı. “Bilgisayarlar zihnin bisikletleri olacak. Ucuz bilgisayarları herkes alabilecek” diyorlardı.
Apple kurucuları ilk günden başlayarak vizyonlarına sımsıkı sarıldılar ve bunu yaymaya çalıştılar. Bu vizyonu anlayan insanları işe aldılar. Hedefleri doğrultusunda yaşıyor, soluyor, çabalıyorlardı. Zorluklar karşısında Apple’ın liderleri yılmıyordu.
Yavaş yavaş herşey değişti. Apple’ın kuruluşundan altı yıl sonra, şirket yılda 650.000.- kişisel bilgisayar satar hale geldi. Jobs ve Wozniak zamanlarının çok ötesinde dinamik liderlerdi.
Başarının ilk adımı, kişinin kendi liderlik güçlerinin farkına varmasıdır.
Kaynak: Dale Carnegie / İçinizdeki Lider(The Leader in You) / Epsilon Yay./İstanbul 2004