H. Yücel Koç
Yapay Zekâ, Buzdağı Projesi ve Türkiye
Yapay zekâ devrimi, düşündüğümüz gibi sadece bir yazılım ve teknoloji birlikteliği olgusu değil, sanayi devriminden bu yana görülen en büyük iş gücü dönüşümüdür. Bu dönüşümün boyutunun ölçülmesi meselesi ise korkutucu bir bilinmezlik gibi insanların karşısında duruyordu. Bu devasa karanlığa iki önemli kurum, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) ve Oak Ridge Ulusal Laboratuvarı (ORNL), uzun süredir devam eden muhteşem bir çalışmayla ışık tuttular: Project Iceberg (Buzdağı Projesi).
Bu raporu sıradan bir analizden ayıran en önemli unsur nedir derseniz, arkasındaki kurumsal ve teknolojik yapılardır. Bu kurumlardan kısaca bahsetmezsem olmaz:
-MIT (Massachusetts Institute of Technology): Modern ekonominin, yapay zekânın ve robotiğin doğum yeri kabul edilen MIT, küresel inovasyonun tartışmasız lideridir.
-Oak Ridge Ulusal Laboratuvarı (ORNL): Tarihte Manhattan Projesi ile atom çağını başlatan bu laboratuvar, bugün ABD Enerji Bakanlığı'nın en büyük bilim ve enerji laboratuvarıdır. Dünyanın en zorlu bilimsel problemlerinin çözüldüğü yerdir.
Bu kuruma ait Frontier Süper Bilgisayarı ise projenin kalbinde yer alan, dünyanın ilk "Exascale" (saniyede 1 kentilyon işlem yapabilen) süper bilgisayarıdır. Frontier’in önemi şuradadır: Bu proje için 151 milyon çalışanı, 32.000 farklı beceriyi ve binlerce yapay zekâ aracını tek tek simüle etmek gerekmiştir. Bu, standart bilgisayarlarla yıllar sürecek bir işlemdir; Frontier ise bunu bir "dijital ikiz" hassasiyetiyle modelleyerek trilyonlarca etkileşimi analiz etmiştir.
Frontier'in simülasyonları, iş dünyasındaki yapay zekâ etkisini ikiye ayırdı:
1.Görünen Yüz (%2,2): Yazılım ve teknoloji sektöründeki doğrudan etkilenen iş gücü. Bu, suyun üstündeki kısımdır. Bu sektör ABD’de toplam ekonominin üçte birine denk gelir. Bizde ise sektör oldukça küçüktür.
2.Buzdağı (%11,7): İdari işler, finans, hukuk ve operasyonel koordinasyon gibi işleri yapan kesim. Bu ise suyun altında kalan kısımdır. Bu iş grupları bizde oldukça büyük bir paya sahiptir.
Buzdağı olarak adlandırılan kısım, teknoloji sektöründeki etkinin aslında "devede kulak" olduğunu, asıl fırtınanın beyaz yakalıların yoğun olduğu idari süreçlerde kopacağını gösterdi. Rapora göre ABD'nin sanayi bölgeleri (Rust Belt), teknoloji merkezlerinden daha büyük bir "gizli risk" taşıyor. Bu bulgu, Türkiye ekonomisi için hayati bir uyarıdır. Türkiye sanayisinin kalbi konumundaki Bursa, Kocaeli, Tekirdağ ve Gaziantep gibi şehirlerimiz, ABD'deki riskli bölgelerden çok da farklı durumda değiller. Fabrikalar robotlaşırken, bu fabrikaların tedarik zincirini, muhasebesini ve lojistiğini yöneten binlerce ofis çalışanı, yapay zekâ otomasyonu karşısında savunmasızdır. Türkiye'de istihdamın %50'sinden fazlasını oluşturan hizmet sektörü, "Buzdağı Endeksi"nin doğrudan hedefindedir.
Bu devasa dönüşümden hasarsız çıkmak için toplumun her katmanının acilen harekete geçmesi gerekmektedir.
1. Eğitimde Devrim: Diploma Değil, Yetkinlik. Maalesef mevcut eğitim sistemimizin her kademesinde, yapay zekânın 5 saniyede yapabildiği işleri öğretmekle vakit kaybediyoruz. Eğitim sistemimizin bizi geleceğe hazırlayamadığı gerçeğiyle yüzleşmek zorundayız. Eleştirel düşünme, karmaşık problem çözme, yaratıcılık ve duygusal zekâ öne çıkarılmalı.
-Meslek Okullarının Dönüşümü: Meslek Yüksekokulları (MYO) ve meslek liseleri, "ara eleman" değil, "aranan dijital operatör" yetiştirmelidir. Örneğin muhasebe bölümleri "Finansal Veri Analitiği"ne, büro yönetimi bölümleri "AI Destekli İş Akış Yönetimi"ne evrilmelidir.
-Yeni Meslekler ve Müfredat: Eğitim planlamasına "Prompt Mühendisliği" (Yapay zekâya doğru komut verme sanatı) ve "Yapay Zekâ Etiği" gibi yeni mesleklere uygun dersler hızla eklenmelidir.
-Uygulama Temelli Öğrenme: Teorik bilgi yerine, yapay zekâ araçlarıyla (Co-pilot'lar, LLM'ler) birlikte proje üretmeye dayalı, hibrit bir eğitim modeline geçilmelidir.
2. Şirketler: İşten Çıkarma Değil, Dönüştürme. Şirketler için yapay zekâ bir tasarruf aracı değil, verimlilik aracı olmalıdır. Şirketler, iç "beceri haritalaması" yaparak hangi pozisyonların nasıl dönüşeceğini öngörmeli ve çalışanlarına "yetkinlik artırma" (AI çıktılarını yönetme, denetleme, geliştirme) eğitimleri sunmalı.
İnsan-AI Takımları (Centaurs): Şirketler, çalışanlarını yapay zekâ ile rekabet ettirmek yerine, onları yapay zekâyı bir "asistan" olarak kullanan süper üretken takımlara dönüştürmelidir.
Kurumsal Hafıza ve Veri: Şirketler kendi verilerini eğitebilecekleri kapalı devre AI modellerine yatırım yapmalı, çalışanlarına bu modelleri eğitmeyi ve denetlemeyi öğretmelidir.
3. Bireyler: Pilot Olmak ya da Yolcu Kalmak. Bireyler için en büyük risk, "bekle ve gör" stratejisidir. Her birey, "kendi kendinin CEO’su" gibi davranarak kişisel öğrenme yol haritası çizmelidir.
-Duygusal Zekâ ve Liderlik: Yapay zekânın (henüz) yapamadığı empati, müzakere, karmaşık problem çözme ve stratejik liderlik becerilerine odaklanılmalıdır.
-Teknolojik Okuryazarlık: Hangi sektörde çalışılırsa çalışılsın, herkes kendi işini yapay zekâ ile nasıl daha hızlı yapabileceğini öğrenmelidir. Yapay zekâ işinizi elinizden almayacak; yapay zekâyı iyi kullanan birisi işinizi elinizden alacak.
4. Kanun Yapıcılar: Acilen, veriye dayalı bir "Ulusal AI ve İşgücü Geçiş Stratejisi" oluşturulmalı. Bu strateji, sektörel destek paketlerini, "Geçiş Dönemi Gelir Desteği" gibi yeni nesil sosyal güvenlik modellerini ve hayat boyu öğrenmeyi finanse eden vergi teşviklerini içermelidir. Türkiye’nin dijital altyapı yatırımları, bu insan odaklı stratejiyle paralel yürütülmelidir.
Sonuç olarak; MIT ve ORNL'in Frontier ile ortaya koyduğu bu tablo bir felaket senaryosu değil, bir yol haritasıdır. Türkiye, klasik ve hiçbir yaraya derman olmayan siyasi tartışmalar yerine buzdağına çarpmadan, genç nüfusu ve adaptasyon yeteneğiyle bu buzdağını bir engele değil, üzerine basıp yükseleceği bir basamağa dönüştürme potansiyelinin planlamasına kafa yormalıdır. Geç olmadan...
H. Yücel KOÇ
5 Aralık 2025 ANTALYA




