Ahmet Yılmaz
Transformasyon ve Yetkinlik
Yaşadığımız bu dönemde olup biteni anlamak için sıkça kullanılan kavramlardan bir tanesi kuşkusuz transformasyon yani dönüşüm. Sanayide dönüşüm, dijital dönüşüm ve benzeri ifadeler en fazla duyulan, kullanılan kavramlar. Öğrendiğime göre, kavramın ilk ortaya çıkışı 1920 li yıllarda moleküler biyolojiden; bir hücrenin içine yabancı bir genin girmesi ile başlayan süreci açıklamak için kullanılmış. Yine bu sürece yönelik olarak ortaya çıkan diğer bir kavramda yetkinlik/beceri ( competence), bu da bakterinin ortamdan yabancı DNA yı içine alabilme özelliği için kullanılmış. Yetkinliğin iki tipi arasında da ayrım önemsenmiş; bunu da doğal ve yapay olarak adlandırmışlar.
Şimdi gelelim moleküler biyolojiden aşırdığımız bu kavramlar ile sanayide dönüşümü anlamaya ve dönüşümü gerçekleştirmek için gerekli olan önemli girdiler bahsine... Burada kritik soru; ne, neye göre ve kimler tarafından dönüştürülecek?
Geçtiğimiz günlerde ülkemizde yapılan bir araştırma ve bundan yapılan çıkarımlara göre, Türkiye nin sanayi durumu sanayileşmenin ikinci ve üçüncü dönemi arasında bir yerdedir! Dolayısı ile sanayinin 4. dönemine geçmek için bir iki sınıf atlamak gerekmektedir. Bu tespite katılmıyorum. Nedeni çok basit ama önce genel perspektiften yaklaşalım; birincisi daha düne kadar sanayi tarihi üzerine yapılan tasniflerde böylesi bir tasnif yoktu. Sonuçta, bu sanayi dönemleri tarifi Almanya nın icat ettiği bir şeydir. Bir ülke kendi sanayi süreci ile ilgili olarak ihtiyaçlarını belirlemek, pozisyonu güçlendirmek ve atak yapmak için kendi sanayi politikaları gereği böylesi bir tasnif ve dönemlere ayırma yapabilir. Bu onun bir anlamda kendi iç meselesidir. Ama maalesef pratikte bu süreç böyle işlemiyor. Çünkü sanayi denince dünyada ilk akla gelen ülkelerden biri olma vasfı ile Almanya nın bu alanda söyledikleri doğal olarak dünyanın sanayi coğrafyalarını etkiliyor ve bu anlamda da herkes kendini bu nirengi noktasına göre hizalıyor. Ve birçok ülke Almanya nın ileri sürdüğü tariflere göre kendini değerlendiriyor ve yol haritası hazırlıyor.
Almanya nın icat ettiği bu sanayi dönemleri tasnifi belki en çok kendisi için geçerlidir. Çünkü diğer ülkelerdeki sanayileşme süreçleri incelediğinde bunun kapitalizmin görünmez kurallarına göre işlediği ve eşitsiz bir gelişimin varlığını görmek durumundayız. Sanayileşme ile kapitalistleşen ülkelere bakıldığında hiç biri aynı anda aynı gelişmelere sahip ve tanık olmamıştır. Tarihte en büyük sanayi devi olarak bildiğimiz Birleşik Krallığın günümüzdeki haline sanayileşme perspektifinden bir bakın. Birleşik Krallık uzun bir süre sanayide küresel liderliğini sürdürürken, taklit ile sanayileşme sürecine giren Almanya nın önünü kesmek için icat ettiği Made in Germany etiketinin günümüzde geldiği yere bakın. Bir de bütün bunlardan uzakta ama yine de Kıta Avrupası nın etkisiyle başlayan süreçte ABD nin günümüzde geldiği yere bakın. Kısaca, kapitalizmin eşitsiz gelişim yasalarına göre gelişen sanayileşme sürecinde rekabeti belirleyen teknoloji ve yetkinlik faktörü giderek daha fazla önem kazandı ve ülkelerin küresel pozisyonunu belirledi.
Dönüşüm Nasıl Gerçekleşecek?
Sanayide dönüşümü tetikleyen ana ögenin teknoloji olduğunu belirttik. Yani teknoloji (yukarıdaki örneğe sadık kalarak) sanayi hücresinin içine girdiğinde o ana kadar farklı, değişik bazda çalışan sistem, düzlem değişmeye başlıyor. Son beş yılda sadece sensör teknolojisinin sanayide yarattığı dönüşümü bir an için gözler önüne getirin. Kısa bir sürede neyin, nasıl değiştiğini göstermesi anlamında sensör teknolojisi önemli bir örnek. Şimdilerde buna yapay zeka uygulamaları olarak Deep Learning , Blok Zincir i de yabancı bir gen olarak sanayi hücresine girişini tasavvur edin… Değişim ve dönüşümün dinamiğini teknoloji belirlerken burada yetkinlik devreye girmektedir ve bu vasıf rekabette önemli ayırt edici bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Yetkinlik, bilim seviyesi, makine-teçhizat donanım olduğu kadar bunları işleyen, geliştiren, dönüştüren nazari ve tecrübe akıldır, insanların kalifiye durumudur! Bu yetkinlik sayesindedir ki, o güne kadar bilinmeyen, uygulaması olmayan bişeyin yapı içine alnımasını sağlar. Bu beceri de moleküler biyolojide işleyişin aksine- süreç içinde gelişen ve zenginleşen bir faktördür.
Türkiye nin sanayi durumunu anlamak, analiz etmek, pozisyonunu ve rekabet gücünü geliştirmek için kendimize eleştirel bakmak zorundayız. Almanya veya diğer gelişmiş bir sanayi ülkesine göre durum tespiti yapmanın ve buradan çıkışlı bir dönüşüm yol haritası yapmanın bir faydası yoktur. Çünkü Türkiye, Almanya olmayacaktır, olmazda ve de olmamalıdır da. Evet, değişik ülkelerle, lider ülkelerle bir mukayese yapılsın ama bu baz alınarak yol haritası hazırlamak ülkenin kendi gerçekliğinden çok örnek alınan ülkeye dönüşüm programı olmaktan başka anlam taşımaz. Bu tür yol haritaları rafta kalmaya mahkûmdur. Çünkü bu tür bir dönüşüm mantığı başka ülkelerin geliştirdiği, kullandığı teknolojik aplikasyonları ithal ederek veya -daha da ötesi ve zor olanı da belirtelim- ikame ederek yol almayı hedefler. Transformasyon için teknoloji şart ama bir o kadar da bu teknolojiyi içselleştirecek, bünyeyi farklı ve zengin kılacak yetkinlik olmazsa olmazlardandır.