Nilgün Yalım Eren
Rezonans Kanunu (3.Bölüm)
“Kalbimizle dünyayı değiştirebiliriz.”
Pierre Franckh (1953- )
Pierre Franckh, 1953 yılında Heilbronn, Almanya'da dünyaya gelmiştir. TV dizilerinde oyunculuk ve yönetmenlik yapmış, 1996’dan itibaren yazarlığa ağırlık vermiştir. 2004’te yayınlanan Glücksregeln für die Liebe (Aşk için iyi şanslar) adlı kitabı, Stern dergisinin en çok satanlar listesine girmiştir. İki milyonun üzerinde tirajı ile Pierre Franckh, ezoterik edebiyat alanında en başarılı Alman yazarlardandır. Kitapları 21 ülkede yayınlanmış olup, kendisini kitaplarına ve derslerine adamıştır.
İsteklerimiz Hedefini Nasıl Bulur?
Zeki insanlar, sahip olmak istedikleri deneyimleri kendileri seçerler. A. HUXLEY
İstediklerimiz ve arzularımız, olması gerektiği şekilde nasıl gerçekleşir? İstediğimiz şey nasıl gelip bizi bulur? İsteklerimizin yöneldiği insanlar bizi nasıl bulacaklarını nereden bilirler?
DNA, çevresiyle iletişim kurar.
Bu soruların cevabı, bu alanda büyük rol oynayan DNA’mızdır. Sadece hücre içinde protein sentezinden sorumlu olduğunu bildiğimiz DNA’nın, %10’u bu iş için kullanılır. Kalan %90’ını iletişim için kullanılır. Bu bulgu Rus bilim insanları Vladimir Poponin ve Peter Gariaev tarafından ortaya koyulmuştur.
DNA şu ana kadar kabul edilenden daha fazlasını içerir. DNA, bir alıcı ve verici olarak çalışmaya programlanmıştır. DNA sadece bizimle değil, diğer insanların DNA’sıyla da iletişim kurar. Bu iletişim, bu zamana kadar bildiğimizden çok farklı bir şekilde gerçekleşir. Ne uzaklık ne de zaman bu bilgi akışına engel olamaz.
DNA, hiperuzaya özgü, solucan deliği denilen enerji kanallarını kullanır. A. Einstein ve N. Rosen 1935 yılında bu bilgiyi ilk tanımlayan kişilerdi. Bu kavram, aynı mekandaki iki köşenin birbirine bir tünelle bağlı olduğunu belirtmek için kullanıldı.
Solucan delikleri sayesinde, bizimle aynı rezonansta bulunan bir kişinin bizden ne kadar uzakta olduğunun bir önemi yoktur. Bu kişi yanı başınızda veya dünyanın öteki ucunda olabilir, uyuyor ya da uyanık olabilir. Yaydığımız tüm bilgiler aynı anda hiperuzayda bir enerji tünelinde hareket ederek hedefine ulaşır ve oradaki DNA tarafından alınarak işlenir.
Hatta bu enerjinin DNA tarafından sadece alınmaz, aynı zamanda depolanır. Aslında bedenimizde muazzam bir veri bankası bulunur.
Gerçekleşecek İsteklerimiz Bizi Nasıl Bulur?
Bizler aralıksız olarak yayın halindeyiz. Olumlu ve olumsuz düşüncelerimizle sürekli olarak rezonans alanımızı programlıyoruz. Rezonans alanımız aynı dalgada yer alan (aynı şekilde titreşen) her şeyi kendine çeker. Bu arada her insanın DNA’sı parmak izleri gibi eşsizdir.
Titreşim o kadar belirgindir ki bizim için uygun olan çözüm her zaman bizi bulur.
Olumlamalar Nasıl İşler?
Bugün düşündüğün şeye, yarın dönüşürsün. BUDA
Gerçekte hiçbir sınır söz konusu değildir. Gerçek sınırlar sadece kafamızda bulunur. İnandığımız şeye dönüşmemizi sağlayan, her zaman inançlarımızın gücüdür. Örneğin sağlık konusunda istekte bulunmak, hastalığı inkar etmek anlamına gelmez. Bunun yerine kendi kendimizi iyileştirme gücümüzü harekete geçirmek isteriz. Hastalığa dair düşünceleri sağlıkla ilgili düşüncelerle değiştiririz ve bu olumlu enerjiyi vücudumuzda harekete geçiririz. Vücudumuz düşüncenin en küçük etkisine bile tepki verir. Eğer kendi kendimizi iyileştirebileceğimize inanırsak, vücudumuzu her alanda kendi kendini iyileştirmeye yönlendirebiliriz.
Düşünce Gücüyle Yeni Bir Gelecek Yaratabilir miyiz?
Zaman göründüğü gibi değildir. Sadece tek bir yöne doğru akmaz ve geçmişle gelecek aynı anda gerçekleşir. A. EINSTEIN
Geleceğimizi tahmin bile edemeyeceğimiz şekilde değiştirebiliriz. Kuantum üzerinde çalışan fizikçiler çok heyecan verici bir şey keşfettiler: En küçük bir etkinin bütün hayatımızı değiştirebileceğini ve var oluşumuzda her şeyin gerçekleşebileceğini gösterdiler.
Bildiğimiz gibi, düşünce gücümüzle enerji yayıyoruz. Tabii ki bunu bütün insanlar yapıyor. Aynı dalgadaki titreşimlerin ortak bir çekime sahip olduğunu düşünürsek, mantıklı olarak şu sonuca ulaşırız: Diğer olayları ve insanları sadece biz çekmeyiz, biz de diğer insanlar ve olaylar tarafından eşit ölçüde çekiliriz.
Kuantum fiziğinde “kuantum dalgaları” denilen bir keşif yapıldı. Bu keşfe göre, her şey (örneğin düşüncelerimiz ve inançlarımız) sadece mekanda değil, zamanda da yayılır. Bu şekilde geçmişten geleceğe doğru yayılan “normal kuantum dalgaları” olarak adlandırılan kuantum dalgaları bulunur.
Bir de “karmaşık çekimli dalgalar” denilen, gelecekten geçmişe doğru yayılan enerji dalgaları da bulunur.
Geleceğe doğru yayılan dalgalar teklif dalgası, geçmişe doğru yayılan dalgalar da yankı dalgası olarak adlandırılır.
Eğer iki dalga, yani gelecekten bize gelen yankı dalgasıyla bizim yaydığımız bir teklif dalgası birbirine denk gelirse bu dalgalardan bir diğerini perdeler ve bir olasılık alanı oluşturur. (Bunu Washington Üniversitesinde matematikçi olan John G. Cramer keşfetmiş ve bugün doğrulanmakla kalmayıp aynı zamanda geliştirilmektedir.)
Kuantum fiziğine göre, bir olayın gerçekleşme olasılığı “geçmişten gelen teklif dalgasıyla gelecekten gelen uyumlu bir yankı dalgasının karşılaşmasıyla” oluşur.
Bu durumu bir faks makinasının çalışması ile kıyaslayabiliriz: Bir faks gönderdiğimizde, bizim makinamız seçilen makine ile iletişim kurmaya başlar ve o metne ait belli sinyaller gönderir. Bilgi akışının başlayabilmesi sadece bu iki makinanın standart ortak bir veri akışı alanında olmasıyla gerçekleşir.
Geçmiş ve gelecek de buna benzer bir şekilde iletişim kurar ve birbirleriyle karşılaşırken, yani yarı yolda şimdiki zamanda gerçekleşme ihtimali çok yüksek bir olaya uygun sinyaller oluşturur. Diğer bir deyişle, sadece geçmiş geleceği değil, gelecek de geçmişi etkiler.
Anlayışımız bu bilgiye uyum sağlamakta zorlanır. Çünkü bugüne dek zamanın hep geçmişten günümüze doğru çizgisel ilerlediğini düşünüyorduk. Ancak gelecek de geçmiş kadar gerçektir.
Gelecek “uzakta bir yerde” zaten var olmaktadır. Aksi takdirde geçmişe doğru, yani bizim şimdiki zamanımıza doğru dalgalar gönderemez. Sizin geleceğiniz de tam şu anda var olmaktadır. Ama kesin değildir çünkü her an kendimize farklı bir gelecek seçebiliriz.
Peki, gelecek zaten varsa zaman nasıl işliyor? Gelecek o zaman zaten yazılmış değil mi? Hayır, çünkü geleceğimiz elbette şu an var olsa da birçok farklı değişken şeklindedir.
John G. Cramer’in şaşırtıcı keşfini ortaya koyduğu 1980’den bu yana, bilimsel araştırmalar büyük bir atılım gerçekleştirdi. Eskiden tek bir gerçeklik üzerinde düşünüp tek bir geleceğin olduğuna inanırdık. Ama şu an aynı anda paralel gerçekliklerin olduğunu biliyoruz.
Özetle, bilincimiz tek bir zamanı tam anlamıyla algılayabiliyor. Başka bir zaman hakkında bilgimiz yok. Duyularımızın da sınırlı olduğunu düşünürsek, bu çok şaşırtıcı değil. Örneğin, görülebilir ışığın sadece %8’ini algılayabiliyoruz. Bizi çevreleyen gerçekliğin %92’si duyularımızın erişimine kapalı. Kendi kendimizin ölçüm dayanağı yine biz olduğumuz için ve bizim de oldukça sınırlı bir kapasitemiz olduğu için bu gerçekliği reddediyoruz.
Ancak etrafımız farklı enerji, titreşim, dalga ve bilgilerle çevrili.
Tek bildiğim, hiçbir şey bilmediğimdir. SOKRATES
Cenevre’deki 4 milyar avroluk araştırma merkezi CERN’de çalışan bir araştırmacı, bir konuşmasında, günümüzde modern insanların gerçekliğin sadece %5’ini algılayabildiğini ve şu an sahip olduğumuz bütün teknik araçlara rağmen, bizi çevreleyen gerçekliğin %95’i hakkında hiçbir fikrimizin olmadığını belirtmiştir. Ayrıca kavrayamadığımız bu %95’lik kısımda çözüm bulamadığımız tüm sorunların cevabı yatmaktadır. Aynı araştırmacı, bu merkezin kurulma sebebinin en azından gerçeğin %1’ine bir göz atabilme umudu olduğunu söylemiştir. Sadece %1’lik bilgi 4 milyar avro!
Eğer dünyayı Tanrı yarattıysa, bizim onu anlayabileceğimiz şekilde tasarlama endişesi gütmemiş. A. EINSTEIN
Peki, Gelecek dalgaları nereden gelir?
Dünyanın en tanınmış fizikçilerinden Fred Alan Wolf şu sonuca varmıştır. Bilinçli ya da bilinçsiz enerji yayan her insan (bu algıladığımız, düşündüğümüz veya inandığımız her şeyi kapsar) geleceğe zaten bahsettiğimiz gibi bir teklif dalgası gönderir, ancak bu dalga aynı zamanda geçmişe de yönlenir.
Daha doğrusu, bir dalga doğal olarak sadece mekanda değil, zamanda da küresel bir şekilde dağılır. Aynı anda, gelecekten de yankı dalgaları yayılmaktadır. Oysa gelecek, sayısız ihtimal içinde var olur ve bu ihtimaller içinde kendi geçmişlerine (yani benim şimdiki zamanıma) yankı gönderen sayısız ihtimal barındırır.
Yakın gelecekte gerçekleşme ihtimali bulunan tüm olayları şu andaki bilincimiz belirler.
Kaynak: Pierre Franckh/Rezonans Kanunu/Koridor Yayıncılık/İstanbul, 2021