Dr. Taner Sarısoy
Mükelleflerin İnceleme Sırasında İdarede Dinlenme Talebinde Bulunma Hakları Ne Kadar İşlevseldir?
Mükellef ile vergi idaresi arasındaki en hassas nokta, vergi incelemesidir. Vergi incelemesinin ve denetiminin esas amacı, vergi ile ilgili ödevlerin doğru bir şekilde ve zamanında yerine getirilip getirilmediğini ortaya koymaktır. Bu bir süreçtir. İnceleme veya denetim süreci; risk analizi, ihbar, şikâyet, müfettişlerin veya kamu kurumlarının talep etmesi durumunda ilgili komisyonun değerlendirme yapması ve yeterli kanaate ulaşmışsa iş emri oluşturması ile başlar. Daha sonra, bir veya birden fazla müfettiş görevlendirilir. Müfettiş bu görevine yasal hükümler ve düzenlemeler gereği 10 gün içinde başlamak zorundadır. Bu sistemsel olarak VDKBİS (Vergi Denetim Kurulu Bilgi Sistemi) üzerinden işe başlamayı ifade etmektedir. Bu aşamada henüz mükellefle irtibata geçilmemiş olabilir. Keza, sistemde yer alan mükellefle ilgili bilgi ve belgeleri incelemek mümkündür. Bu şekilde, ön bilgiler okunmuş, belgeler görülmüş ve işin mahiyeti ile birlikte mükellef profili hakkında kabaca bir bilgiye ulaşılmış olmaktadır. Bu yapılanlar “işe başlamayı” ifade eder. Yine yasal düzenleme gereği 30 gün içinde, iş emri ile verilen görev için incelemeye başlanması gerekmektedir. İşte bu noktada mükellef ile irtibata geçilmesi, usuldendir. Defter ve belgeyi isteme ve ibrazda beklenen en az 15 günlük süre bu safhada bitmekte ve mükellef nezdinde tutanak tutulması gerekmektedir. Çoğunlukla bu safhada mükellefle ilk yüz yüze görüşme yapılır. “İncelemeye başlama tutanağı” olarak isimlendirilen bu tutanakta; mükellefin incelenme yılı ve konusu, inceleme yapılacak verginin türü ve incelenme gerekçesi ile ilgili bilgiler yer almaktadır. Bu nedenle, tutanağın mükellef nezdinde tutulmuş olması; hem mükellefin inceleme sürecine dair bilgi edinmesine imkan sağlaması hem de mükellefe ulaşılmış olması nedeniyle daha baştan sürecin olumlu başlamasına vesile olması bakımından önem arz etmektedir. Ancak bu her zaman mümkün olmayabilir. Bazen mükellef, defter ve belge isteme yazısını tebellüğ etmiş olmasına rağmen, inceleme tutanağını imzalamaya gelmeyebilir veya defter ve belge isteme yazısı kendisine tebliğ edilememiş de olabilir. Bu gibi durumlarda, incelemeye başlama tutanağı mükellefin gıyabında (yokluğunda) düzenlenir. Genel olarak uygulama, iki müfettiş veya müfettiş yardımcısının tutanağı ve tutanakta bu hususu da deklare ederek birlikte imzalaması suretiyle incelemeye başlama tutanağını işleme koyması şeklindedir. Bu aşamada tutanağın bir örneği mükellefin vergi dairesine gönderilir. Bu şekilde, incelemeye başlanıldığı bilgisi vergi dairesine bildirilmiş olur. İncelemeye başlama tutanağının mükellefin gıyabında düzenlenmiş olması, bir başka ifade ile mükellefin gelmemesi veya mükellefe ulaşılamaması durumları, incelemenin ilk safhası olması bakımından mükellef hukuku açısından olumsuz bir durum ortaya koymaz. Bu durum, mükellef hakkında olumsuz bir tespit ve değerlendirme de sayılmaz. Ancak, mükellefe inceleme süresi sonuna kadar ulaşılamaması durumunda bu, “olumsuz bir tespit” olarak değerlendirilebilir ve daha sonraki incelemelerde kullanılmak üzere sisteme kaydedilebilir. Bu kayıt, mükellefin katma değer vergisi iade incelemelerinde “özel esaslara” tabi olacağı anlamına gelir. Özel esaslara tabi olmak ise mükellefe veya ilişkili olduğu (alım veya satım yaptığı) mükelleflere katma değer vergisi iadesinde vergi incelemesi yapılmadan bu iadenin verilmemesi (yapılmaması) gerektiğini ifade eder. İnceleme sürecinde asıl zaman alan kısım, işin konusunu oluşturan hususları araştırmak, tespit etmek ve gerçek durumu ortaya çıkarmak- tır. Bu safhada eldeki tüm veriler değerlendirilirken yeni veriler elde edebilmek için, tüm denetim teknikleri kullanılır. Ne kadar çok bilgi elde edilirse, doğru karar vermek o kadar kolay olacaktır. Bu anlamda, mükellefin defter, kayıt ve beyanlarından, bilanço ve gelir tablosunda yer alan bilgilerden; ilgili kişilerden alınan ifadelerden, gerçek durumu ortaya çıkarmak çok zaman alabilir. Ancak yasa koyucu bunu da süreye bağlamıştır. Belirli konuların incelenmesini talep eden inceleme yazıları, sınırlı inceleme olarak isimlendirilir. Sınırlı incelemeler altı ay içinde sonuçlandırılmak zorundadır. Tam inceleme ise mükellefin tüm işlemlerinin incelenmesidir. Tam incelemenin bitirilme süresi ise bir yıldır. Bu süreler en fazla haklı gerekçeler olması koşuluyla altı ay daha uzatılabilmektedir. Ancak esas olan bu işlerin altı ay (sınırlı incelemede) ve bir yıllık (tam incelemede) sürelerde tamamlanmasıdır.
I-Mükellef Hakları
Mükelleflerin Devlet karşısında ödevleri olduğu gibi hakları da vardır. Ancak bizde VUK’nun 8’inci maddesinde yapılan tanımdan da anlaşılacağı üzere vurgu mükellefin devlete olan borcuna yapılmaktadır. Ancak vergilendirme ilişkisi, içinde mükellefin haklarını da barındıran hukuki bir ilişkidir. Evrensel mükellef hakları aşağı yukarı birbirlerine benzemektedir. Mükellef hakları, en az yükümlülükleri kadar kutsal ve önemlidir. Mükellef hakları OECD ülkeleri tarafından Mükellef Hakları Bildirgesi (Taxpayers’ Declaration) olarak yayınlanmıştır. Literatürde mükellef hakları; “…anayasa, sözleşme, yasa gibi asli ve diğer tali kaynaklar aracılığıyla hukukun vergi yükümlüsüne tanıdığı, yükümlünün devletten, vergilendirme yetkisi çerçevesinde vergi hukuku kurallarını yaratırken veya uygularken, bir şeyi yapmasını veya yapmamasını talep edebileceği yetkilerdir.” şeklinde tanımlanmaktadır. Her ülkenin mükellef hakları bildirgelerinin farklı olduğu görülmektedir. Ancak hemen her bildirgede temelde şu haklar vardır: Bilgilendirme, yardım ve haber hakkı, başvurma hakkı, verginin gerçek tutarını ödeme hakkı, kesinlik hakkı, gizlilik hakkı, adil, eşit ve saygılı hizmet alma hakkı, temsilci kullanma hakkı.
II-Mükellef Haklarından Dinlenme Talep Hakkı
Vergi mükelleflerinin de yapılan vergi incelemesinin bu süre içerisinde bitirilmesini isteme hakkı vardır. Bu hak, kanunen verilmiş bir haktır. Müfettişin, mükellefin işi ile ilgili tüm çevreden, defter ve belgelerinden, kayıtlarından tespit ettiği ve bir kanaat oluşturacağı hususlara yer verdiği tutanak, vergi inceleme tutanağıdır. Bu tutanak, mükellef hakkında düzenlenecek rapor veya raporların dayanağını oluşturur. Her bir tespitin mutlaka bir belgesi, her ifadenin mutlaka bir dayanağı olmak zorundadır. Aksi halde vergi inceleme tutanağı hukuki niteliğini yitirebilir. İnceleme tutanakları, mükellef ile birlikte oluşturulur. Her bir tespite karşılık olarak, mükellef istediği itirazını ve açıklamasını kaydettirebilir. İnceleme elemanı bunları tutanağa yazmak zorundadır. Ancak bu itiraz ve mülahazaların da mutlaka mantıklı olması ve mümkün olduğunca da kayıtlar ve belgelerle desteklenmesi, hakaret veya suçlayıcı ifadeler içermemesi gerekmektedir. Vergi inceleme tutanağında mükellefin haklarına da yer verilmektedir. Bu haklar; tarhiyat öncesi uzlaşma talep etme hakkı, itiraz ve mülahazalarını tutanağa aldırma hakkı ve rapor değerlendirme komisyonunda dinleme talebinde bulunma hakkıdır. Vergi incelemesi, inceleme elemanının çalışmasını tamamlayıp vergi inceleme raporu düzenlemesi ile değil, Rapor Değerlendirme Komisyonu (RDK)’nun rapor hakkındaki değerlendirmesiyle sona ermektedir. Bu yazının konusunu, vergi inceleme tutanaklarının son maddesinde zikredilen, inceleme sürecinin son durağı, “dinlenme talebi” oluşturmaktadır. Mükelleflerin incelemede karşılaşılan hususlarla ilgili olarak rapor değerlendirme komisyonunda dinlenme talebinde bulunması “bir hakkın kullanımı” olarak değerlendirilmektedir.
Mevzuatımızda mükellef hakkı olarak en son ilave edilen haklardan birisi de yazının konusunu oluşturan “dinlenme talep etme hakkı”dır. Bu hak RDK üyeleri nezdinde inceleme süreci ve süreç sonunda düzenlenen vergi inceleme raporuna karşı yapılacak itirazlar ve şikayetleri dile getirme imkanı sağlamaktadır. Dolayısıyla mükellefin RDK tarafından dinlenmesi, inceleme sürecinde mükellefe tanınan bir çeşit “savunma hakkı”dır. Mükellef hakları, gereksinimlerden doğmuş ve belirli bir oluşum sürecinin sonunda hak istemi şeklinde somutlaşmıştır. En azından diğer ülkelerde bu böyle olmuştur. Örneğin ABD’de Senato tarafından IRS adına yürütülen vergi incelemeleri ve süreçleri ile ilgili sıkıntılar, ihlaller tespit edilmiş ve bunun üzerine Mükellef Hakları Savunma Birimi oluşturulması önerilmiş ve bu birim kurulmuştur. Keza, aynı şekilde İngiltere’de 2008 yılında benzer çalışma yapılarak Hakem Ofisi ve Parlamento Ombudsmanlığı getirilmiştir. Yine diğer ülkelerde de kişi hakları ve insan haklarının bir gereği olarak mükellef hakları gündeme gelmiş ve OECD ülkeleri Mükellef Hakları Bildirisi yayınlamışlardır. Dolayısıyla her bir hak, bir gereksinim sonucu ortaya çıkmıştır. Vergi mükelleflerinin vergi idaresine karşı korunması bakımından yetersiz olan veya boşluk bulunan alanlarda tabii ki yeni hakların tanınması gerekir. Bizdeki dinlenme hakkı hangi gereksinim sonucu ortaya çıkmıştır? Özellikle müfettişe de bu hakkın verilmesi anlamlandırılamamıştır. Çünkü müfettiş zaten RDK üyelerinin her zaman fikirlerini almakta bir tıkanma durumunda görüşlerini sormaktadır. Ayrıca RDK üyeleri ile müfettiş uygulamada anlaşamazlar ise Raporlar bir üst RDK (Merkezi Rapor Değerlendirme Komisyonuna)’ ya gitmekte ve her iki taraf da MRDK’nın kararına uymak zorunda kalmaktadırlar. Dolayısıyla müfettişe RDK nezdinde dinlenme hakkı vermenin anlamı yoktur. Bu zaten uygulamada daha geniş kapsamlı var olan ve kullanılabilen bir haktır. Mükellef açısından incelediğimizde yine gereksinim duyulmayan bir hak olduğunu görmekteyiz. Nitekim vergi inceleme tutanaklarında mükellefin itiraz ve mülahazaları sorulmaktadır. İnceleme elemanı da mükellefin tüm görüş, değerlendirme, itiraz ve şikâyetlerini inceleme tutanağına almak zorundadır. Bu şekilde mükellef inceleme tutanağı ve verdiği ifade ile RDK üyelerine ulaşabilmektedir. Eğer gerçekten mükellef itiraz ve mülahazalarında haklı bulunur ise RDK buna göre raporları düzeltmeye açmakta (sistemde) ve raporlar genel olarak düzeltilmektedir. Eğer müfettiş bu görüşü paylaşmaz ise raporlar iki tarafın yazılı görüşleri alınarak MRDK tarafından değerlendirilmekte ve sonuca bağlanmaktadır. Uygulamada da dinlenme talebinin gereksiz yere zaman kaybına yol açtığı görülmektedir. Daha rapor değerlendirilmeden mükellefin dinlenmesi zaten RDK üyelerinin kararlarını değiştirmeye yeterli değildir. Kararlarını da etkilemekten uzaktır. Çünkü her iki tarafta inceleme tutanağı ve raporda yer alan hususlarla sınırlı bir değerlendirme yapmak zorundadır. Dinlenme talebi, vergi inceleme tutanağında yazılı olarak verilen ifadelerin özet olarak RDK’ya sunulmasından başka bir şey değildir. Burada da RDK raporu yasal hükümlere ve düzenlemelere ve mükellef haklarına ihlal olup olmadığına bakmak zorundadır.
Dolayısıyla mükellefin raporda veya tutanakta olmayan bir şeyi söyleyerek RDK üyelerini ikna etmesi mümkün olmadığı gibi RDK üyelerinin inceleme tutanağı ve raporlarda yasalara, düzenlemelere ve mükellef hakları bildirgesine uygun olan bir raporu düzelttirmesi de mümkün bulunmamaktadır. Ayrıca diğer ülke uygulamalarında görüldüğü üzere mükellefler kendileri veya firmaları hakkında denetim elemanları tarafından eleştiri konusu yapılan hususları bilmektedirler. Çünkü rapor veya yazı ile durum kendilerine bildirilmektedir. Oysa bizdeki uygulamada mükellef sadece raporun özetini görebilmektedir. Dolayısıyla raporun değerlendirme kısmı ile delillerine vakıf olmadan RDK nezdinde savunma yapmak durumunda kalacağı açıktır. Çünkü bu hak mükellefe daha inceleme tamamlanmadan kullandırılan bir hak olduğu için, vergi inceleme tutanağı alınırken mükellefe sunulan “mükellefin itiraz ve mülahazasının tutanağa işlenmesi hakkı”ndan bir farkı yoktur. Mükellef vergi inceleme tutanağında olduğu gibi RDK safhasında da rapor kendisine tebliğ edilmediğinden hakkında yapılan işlemlerin değerlendirmelerine ve delillerine vakıf değildir. Dolayısıyla mükellef neye itiraz edeceğini veya hangi konuyla ilgili açıklama yapacağını, henüz inceleme raporu tamamlanmamış ve kendisine verilmemiş olduğundan, bilememektedir. Nitekim araştırma sonuçları bize, inceleme sürecinde böyle bir hakkın bir gereksinimden doğmadığını, diğer haklar ile birlikte zaten bu hususların sağlandığını, dinlenme talep etme hakkının inceleme geçiren mükelleflerin büyük çoğunluğu tarafından talep edilmediğini ve talep edilenlerden hiç birisinde düzeltmeye gidilmediğini göstermiştir. Keza, bir çalışmada; “vergi mükelleflerinin mükellef hakları konusundaki bilgi düzeyleri yetersiz.” olduğu ve “mükellef haklarıyla ilgili gelir idaresinin yaptığı çalışmalardan mükellefler üzerinde yeterince farklılık yaratılamadığı görülmektedir.”, denilmektedir. Zaten düzeltilmesini gerektiren hataların olması durumunda mükellefin mevcut ifade ve kanıtlarından bu düzeltmeyi yapmak mümkündür. Dolayısıyla dinlenme talep etme hakkı, sadece ismen var olan ancak uygulamada herhangi bir katkı sağlamayan bir hak olarak görünmektedir. Artık hemen hemen gelişmiş ülkelerin tamamında vergi idareleri, bir taraftan vergi gelirlerini artırmaya çalışırken bir yandan da mükelleflere adil olmaya, gelirin doğru ve gerçek tutarını tespit etmeye çalışmaktadırlar. Bu çabalardan en önde geleni ise mükelleflerin vergi kanunlarına gönüllü uyumunu artırmaktır. Bu anlamda mükellef yerine, “müşteri” kavramı kullanılmaya başlandığı görülmektedir. Gelişmiş devletlerde vergi idareleri tarafından yayınlanan mükellef hakları bildirgeleri ve bu bildirgelerde yer alan hakların uygulanmasına yönelik birimlerin kurulmuş olması çok önemli bir atılımdır. Bu birimlerden bazıları Mükellef Hakları Savunuculuğu Birimi, Hakem Ofisi, Ombudsmanlık ve Danışma ve İtiraz Birimleridir. Bu birimlerin en önemli özelliği ise adil, tarafsız ve gelir (vergi) idaresinden ayrı çoğunlukla bağımsız veya parlamentoya bağlı birimler olmalarıdır. Kuşkusuz mükellef hakları, toplum geliştikçe hukuk da gelişeceği için, artacaktır. Bu yönü ile çağdaş hukuk ölçütlerini benimseyen hukuk devletlerinde (rule of law) mükelleflerin haklarına ve hukukuna çok büyük önem vermek gerekmektedir. Vergi idarelerinin mükellefe bakış açısının değişmesine neden olan bir gelişme, vergi tabanının genişlemesi ile sonuçlanan vergi sistemlerindeki değişikliklerin vergi mükellefleri ile vergi idaresi arasındaki etkileşimi ve vergi sisteminin karmaşık hale gelmesi nedeniyle mükellefler üzerindeki psikolojik baskıyı artırmış olmasıdır. Bu etkileşim sonucu, vergi idarelerinin mükelleflere vergilendirme sürecinin tüm safhalarında yardımcı olmaları gerekmektedir. Ancak daha önce değindiğimiz gibi bu hakların gerçekten bir boşluğu doldurması yani bir ihtiyaç durumunda ortaya çıkması gerekmektedir. Aksi halde, gereksiz düzenlemeler vergi idaresinin işlemlerinde hem mükellefin hem de vergi idaresinin zaman ve emek maliyetinin artmasına yol açacaktır.
Sonuç ve Değerlendirme
İnsan hak ve özgürlüklerinde olduğu gibi mükellef haklarında da önemli olan bu hakların kuramsal alandan çıkıp, uygulama alanına girmesi ve etkili bir şekilde kullanımının sağlanmasıdır. Buna göre, mükellef haklarının; bütüncül bakış ile durum tespiti yaparak çözüme yönelik ve ihtiyaca cevap vermek amacıyla Vergi Usul Kanunu’nun 140’ıncı maddesine bir hüküm olarak dahil edilmesi ve ayrıntılarına da tek bir yönetmelikte yer verilmesi gerekmektedir. Evrensel haklar yanında her ülkede farklı bir şekilde ortaya çıkan ve öne çıkan haklardan bize uygun olanlarını da tespit ederek, dağınık bir şekilde mevzuatta yer alan haklara tek bir yönetmelikte yer verilmelidir. Mükellef haklarının ABD ve İngiltere’de olduğu gibi sorunları veya vergi uyuşmazlıklarını idari safhalarda çözecek adil ve bağımsız kurumların oluşturulması, bunun için de hakların inceleme sürecinde ve inceleme sonrasında olmak üzere ayrı ayrı düzenlenmesi gerekmektedir. Özellikle yazımızın konusunu oluşturan “dinlenme talep etme hakkı” yerine, vergi incelemesinin tamamlanmasından ve raporların mükellefe gönderilmesinden sonra, mükelleflerin talep etmesi halinde düzenlenen vergi inceleme raporlarının yeniden gözden geçirilmesini sağlayacak bir birimin kurulması yerinde olacaktır. Bu çerçevede; RDK değerlendirmesinden geçerek kesinleşen ve mükellefe gönderilen vergi inceleme raporlarına mükellefler tarafından itiraz edilebilmesini sağlayacak bir itiraz merci oluşturulabilir. Bu itiraz birimi, RDK içinde ayrı bir birim olarak kurulabilir. Bu sistemi daha etkin kılmak için RDK’ların ayrı ve daire başkanlıklarından bağımsız bir birim olarak kurulması gerekir. Kendi içerisinde daire başkanlıklarından ayrı örgütlenen örneğin, RDK Daire Başkanlığı içinde mükelleflerin bir komisyondan çıkan raporlarına itiraz ederek daha üst bir birim olarak İtiraz ve Şikayet Komisyon Başkanlığı tarafından değerlendirilmesi sağlanabilir. Bu şekilde idare ile mükellef arasındaki uyuşmazlığı, vergi ve ceza ihbarnamesi düzenlenmeden önce çözüme kavuşturmak mümkün olacaktır.
(*Değerli Hocam Prof.Dr. Hasan Hüseyin Bayraklı ile birlikte kaleme aldığımız “Vergi İncelemesinde Dinlenme Talebinde Bulunma Hakkı” konulu Makalemiz Vergi Müfettişleri Derneğinin yayını olan Vergi Raporu Dergisinin Şubat 2021 sayısında yayınlanmıştır. Konuyu farklı açılardan incelediğimiz makalede ayrıntılı değerlendirmelerimizi bulabilirsiniz. Konu “mükellef hakkı” olarak önem arz ettiğinden burada özet bilgi verilmeye çalışılmıştır.
(Kaynakça:Prof.Dr.Hasan Hüseyin Bayraklı, Taner Sarısoy, “Vergi İncelemesinde Dinlenme Talep Etme Hakkı”, Vergi Raporu Dergisi, Şubat 2021.Bekir BAYKARA. “Vergi İncelemesi Sırasında Mükellefin Hakları”. Vergi Dünyası Dergisi. Sayı 314.Ekim 2007. s.12-22. Hasan Hüseyin BAYRAKLI ve diğerleri. Muhasebe Hata ve Hileleri. Ekin Yayınevi. Bursa. 2012.s.195. İsmail MERT. “Vergi İncelemesinde Mükellef Hakları”. Vergi Dünyası Dergisi. Sayı 453. Mayıs 2019. Özlem GÜRÇAM SÖKMEN ve Ahmet TEKİN. “Türkiye’de Vergi İncelemelerinde Mükellef Hakları ve Bu Hakların Geliştirilmesi Amacıyla Yapılan Yasal Düzenlemeler”. Vergi Raporu Dergisi. Sayı 233. Şubat 2019. s.89-103. Tayfun ŞAHİN. “Tarhiyat Önermeyen Vergi İnceleme Raporuna RDK Müdahalesinin Mükellefin RDK Dinlenme Talebi ve Tarhiyat Öncesi Uzlaşma Talebine Etkileri”. Yaklaşım Dergisi. Sayı 298. Ekim2017.(https://uye.yaklasim.com/MagazineContent. aspx?ID=17079&arananKey=TAYFUN%20%C5%9EAH%C4%B0N, ). Erişim tarihi: 22 Şubat 2020. Hasan BAK ve Mahfuz BEDİR. “Mükellef Hakları Bağlamında Vergi İncelemelerinde Dilekçe Hakkının Kullanımı”. Vergi Raporu Dergisi. Sayı 244. Ocak 2020. s.58. Mustafa Erkan ÜYÜMEZ ve Aytül: BİŞGİN.“A Comparative Analysis Of Taxpayer Rights in Turkey and The USA”. Mecmua Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi. Sayı 2. Güz 2016. s.66. Recai DÖNMEZ. “Yükümlü Hakları: Ortaya Çıkış Nedenleri ve Bir Kavramlaştırma Denemesi”. E-Yaklaşım. Aralık 2003. s.5. Ahmet EROL. “Mükellef Hakları ve Evrensel Değerler”. Maliye Dergisi. Sayı 89. Mayıs 2011. s.2. Nazmi KARYAĞDI. “Mükellef Hakları Bildirgesi”. Vergi Dünyası Dergisi. Mart 2006. (http://www.vergidunyasi.com.tr). Erişim Tarihi:22 Şubat 2020. Tamer GÜNDOĞDU. Vergi İncelemelerinde Mükellef ve Mükellef Hakları. I. Ulusal Vergi Yargısı Paneli. Vergi Müfettişleri Derneği Yayını. 2016. s.107. İbrahim Ö.KABAOĞLU. Özgürlükler Hukuku, İnsan Haklarının Hukuksal Yapısı. 6.Baskı. Ankara. 2002. s.39. A. Selçuk ÖZGENÇ.a.g.m. s.1. Murat DAYANÇ. “Rapor Değerlendirme Komisyonları ve Dinlenme Talebi”. Vergi Dünyası Dergisi. Sayı 358. Haziran 2011. s.25. Ramazan GÖKBUNAR ve Güneş ÇETİN. “Mükellef Hakları ve Vergiye Gönüllü Uyum: Manisa Merkez İlçe Anket Uygulaması”. Vergi Dünyası Dergisi. Sayı 346. Haziran 2010. s.100-113. Niyazi ÖZPERHİZ. “Mükellef Hakları ve Mükellefin Korunması”. Vergi Dünyası Dergisi. Sayı 294. Şubat 2006. s.109-113. Coşkun KARACA ve Bünyamin DEMİRGİL. “Vergilemede Mükellef Hakları ve Vergi İnceleme Elemanlarının Mali Sorumlulukları”. Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi. C.15. Sayı 1. 2014. s.365-381. Selçuk BUYRUKOĞLU ve İrem ERASA. “Vergi Bilincinin Oluşmasında Mükellef Haklarının Yeri ve Önemi”. Vergi Dünyası Dergisi. Sayı 375. Kasım 2012. s.125. Şeref GÖZÜBÜYÜK ve Feyyaz GÖKCÜKLÜ. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Uygulaması. 10.Bası. Turhan Kitapevi. Ankara. 2013. s.4.)