H. Yücel Koç
Model
Dün öğlen bir alışveriş merkezinde öğle yemeğine gittim. Gittiğim restoranın sahibi orta yaş üstü, hoş sohbet bir insan. Çok üzgün ve kızgındı. Karşıdaki restoranın önündeki sırayı gösterdi. Benzer tarz yemekler yapıyorlar. “Harika yemek yapıyoruz, onlardan da ucuzuz, ama insanlar oraya gidiyor” dedi. Yemeklerin lezzeti konusunda gerçekten haklı. Anne evinde yiyebileceğiniz yemekler yapıyorlar. Ama karşıdaki restoranın bir “modeli” var. Model oldukça başarılı bir pazarlama çalışması üstüne kurulu. Restorana yaklaşır yaklaşmaz sizi çepeçevre saran bir pazarlama çabasının içinde olduğunuzu anlıyorsunuz. Üstelik bunu bir alışveriş merkezi restoranında yapmayı başarıyorlar. Yemeğe davet eden nefis koku, çalışanların güler yüzlü karşılamalarıyla bütünleşmiş. Tüm çalışanlar şık, temiz ve tek tip kıyafet giymiş. Hepsi bakımlı. Kampanya afişleri anlaşılır ve etkili. Öğle yemeğinde yemek yemeye gelenlerin zamanlarının kısıtlı olduğunu da modele dâhil etmişler. Üç ayrı set menü hazırlamışlar, böylece daha hızlı servis imkânı oluyor. Ama farklı seçenek taleplerine de hayır demiyorlar. O hıza karşın yemek sunumları göz alıcı. Sunumda kullanılan ekipman, yemeğin de kaliteli olduğu hissini destekliyor. Ödeme hızlı ve kolay. Müşteri çekemeyen restoran sahibi müşterinin kendisini anlamadığından yakınıyor. Kendisinin müşteriyi anlayamadığını ise aklının ucundan bile geçirmiyor.
Aldığımız eğitimler, edindiğimiz tecrübeler, milyonlarca yılın yaşanmışlıklarından süzülüp, genlerimizle bizlere taşınan içgüdüler bizi biz yapıyor. Bu çabaların sonunda eşi benzeri olmayan ve sadece bize ait olan bir ehliyetin sahibi oluyoruz. Her ehliyetle her aracın kaptanı olamıyoruz. Edinimlerinizin ağırlığı, kabul edilebilirliği, kaptanı olabileceğiniz araçları belirliyor. Ehliyet sınıfınızın altında veya üstünde kullandığınız araçların yol kazaları yapmaları kuvvetle muhtemel. Yol kazalarının sonucu da hüzünler, hayal kırıklıkları, başarısızlıklar.
Modeller ehliyetlerinizin sınıfını anlamanızı sağlayan yol işaretleri. Modellerle farkındalıklarımızı oluşturuyor ve geliştiriyoruz. Tıpkı nöronların birbirileriyle kurdukları yollar, bağlar gibi biz de modellerle edinimlerimiz arasında bağlar kuruyoruz ve güçleniyoruz. Kendimizi hayatın bize getirdiği sürprizlere dayalı yaşamanın risklerini bertaraf ediyor ve yol güvenliğini sağlıyoruz. Teorilerimizi uygulamaya etkili aktarabilmenin yolu ancak ve ancak doğru modellerden geçiyor.
Modellerle şekillenen uygulama başarı, mutluluk, verimlilik ve hatta sağlık getiriyor. Sonrası bilerek yapmanın dayanılmaz keyfi.
Geçtiğimiz hafta bir “Başarı Farkındalık Modelimizi” daha tamamladık. Uzun zamandır tanıdığım, izlediğim, başarılarıyla, gelişimleriyle gurur duyduğum bir şirketin tepe yöneticileriyle iki aya yakın harika bir çalışma dönemi geçirdik. Hep birlikte tasarladık, paylaştık ve öğrendik. Muhteşem bir ekip. Şirketlerini yeni bir evreye hazırlıyorlar. En güzeli de bunu çevrelerindeki insanlara ve ülkemize değer katarak yapıyor olmaları. Artık yaptıkları güzelliklerin, elde ettikleri başarı ve sonuçların daha fazla farkındalar. Kendi Başarı Farkındalık Modellerini tasarladılar. Başarılarının kaynaklarını gördüler, nasıl geliştireceğini ve sürdürülebilir kalacağını çözdüler. Bunun yanı sıra alışkanlık tasarımının önemini fark ettiler. Doğru ve etkili alışkanlıkların bir tasarım gerektirdiğini gördüler. Sonuç; onlar mutlu, ama ben çok daha mutluyum.
Modelsiz uygulamalar topun gelişine vurmaktır. Maalesef aile şirketlerimizin genel durumu bu. Günü yaşıyoruz. Rutinin içinde kayboluyoruz ama bunu fark bile edemiyoruz.
Aile şirketlerimizde farkındalıklarımızı artıramadığımız ve etkili modelleme anlayışını iş yapış süreçlerimize entegre edemediğimiz sürece, günü yaşamaya ve anı kurtarmaya mahkum kalacağız.
Peki bunları anlayabilmek, öğrenebilmek, uygulayabilmek zor mu? Hiç de zor değil. Sadece ama sadece samimi kararlılığınıza bakar. Samimi kararlılığınız da sizi doğruya, güzele evriltir.
Önemli çalışmalarımızdan birisi “Hadi Yapalım” mottosuyla başlar. Samimi kararlılığı da bu mottoyla başlatabilmek mümkündür. Bu kadar basit değil dediğinizi hissediyorum. Evet bu kadar basit değil, ama bu kadar “sade.”
Sevgiyle kalın.