Ahmet Yılmaz
Her Şey Karıştı, Karışıyor ve Karışacak…
Günümüz sorunları tek ve birbirine benzer bir özellik taşımıyor. Hem karışık hem de karmaşık. Bu durum bir taraftan analizi güçleştirirken diğer taraftan da çözüme yönelik olarak tek bir önerme yapmayı imkansız kılıyor. Artık genel ifadeler ile bir şeyler söylemenin, önermenin pek kıymetli olmadığı bir dönemdeyiz. Nelerden bahsediyoruz?
Daha düne kadar küreselleşme zorunluluğundan bahsediyor ve bunu gerçekleştiremeyen işletme ve ülke ekonomilerinin kaybedenler kulübünde yer alacağını söylüyorduk. Şimdilerde hem bu zorunluluktan bahsediyor hem de işletme ve ülke ekonomisini nasıl koruyacağımızın yol ve yöntemlerini araştırıyoruz.
Daha düne kadar önemli olanın büyüme olduğunu ve her ne pahasına olursa olsun büyümek gereklidir derken, şimdi kaliteli ve sürdürülebilir bir büyümeden, kaynak ve enerji israfı yaratmadan bir büyümenin nasıl gerçekleşebileceğini araştırıyoruz.
Daha düne kadar teknolojinin sosyal ve iş yaşamımızı nasıl kolaylaştırdığını, bu teknolojilere her ne pahasına olursa olsun sahip olma ve teknoloji üretmek gerekir derken şimdilerde teknolojilerde tek yönlü ve egemen gelişen algoritma diktatörlüğünden bahseder hale geldik.
Dün ile bugün ve bugün ile yarın arasındaki fark yani dönüşümün hızı endüstriyel tarihte bugüne kadar hiç karşılaşmadığımız kadar değişik, karışık ve karmaşık halde. 50’li yaşlarda olanlar önce şöyle bir 30 sene öncesine, daha sonra 20 ve 10 sene öncesine dönsünler baksınlar sosyal, eğitim ve iş yaşamlarında gerçekleşen değişikliklere, dönüşümlere bir baksınlar, ne demek istediğim anlaşılır.
Bu gözlemler bir karamsarlık yaratmak için sıralanmadı. Aksine ‘yeni’ olana daha geniş bir perspektif ve farklı düzlemlerden bakmak tavsiyesi için sıralandı. Yeni dönem için yapılması gereken ilk tespit galiba -biraz mecazi olacak ama- artık aklın yolu bir değil! Çok farklı, değişik akıllara ihtiyacımız var. Düzlem değişiklerini fark eden, katmanlara uygun, katmanlar arası geçişkenliğe esneklik gösterebilen yetenekler ile bugünün ve yarının işlemlerini yapabilmek muhtemelen daha kolay olacaktır.
Şimdi akla neden sektörel bir dergi de bir yaklaşım yazısı yazdığımız sorusu gelebilir. Mevcut sorunlar sektörel bakış açısı üstü bakmayı, yeni perspektifler açmayı zorunlu kılıyor. Tabii ki sektörel ve hatta alt sektörel bazda hassasiyetler ve politikalar zorunlu ve yapılmalıdır. Ama artık çemberi kırabilmek için diğer sektör veya daha doğru tanımla diğer disiplinler arasında bir bağ, iletişim kuramaz isek sektörel boğulma tehlikesi ile karşılaşmamız kaçınılmaz olacaktır. Neden mi? Bir taraftan yeni pazarlar bulmak, mevcut pazarlardaki faaliyetleri sürdürmek, pazarlardaki yeni değişim ve taleplere yönelik uygun modeller üretmek, üretimi dikey ve yatayda verimli hale dönüştürmek, ürünleri yeni teknolojilerle bezemek gibi her biri farklı alanların konusu olan işleri karmaşık bütün haline dönüştürmek gibi bir “management” sorunu ile karşı karşıyayız! Karamsarlığa tabii ki gerek yok. Çünkü bu tür veya benzer sorunlar ile sadece biz değil, dünyanın her bir tarafında üretim ve satış ile uğraşan her işletme, her sektör karşı karşıya!