Dr. İlhami Fındıkçı
Eyvah Yeni Kuşak Geliyor
Aile şirketlerinde ezberi bozan en önemli sorun alanlarının başında yeni kuşaklar geliyor. Yeni kuşak aile üyelerinin büyümesi, yetişmesi, iyi bir eğitim alması ve gerek aile işinin içinde gerekse başka işlerde çalışmaya başlaması anne-babaları, aileyi, ortakları ve profesyonelleri etkiler. Çünkü aile ve şirkette yeni güç odakları gelişir. Yeni beklentiler, yeni ihtiyaçlar, yeni gider kalemleri oluşur.
Daha da önemlisi işe başlama ihtimali olan ya da işe başlayan gençlerin kariyer planlamaları söz konusudur. Anne-babalarının çocukları olan ama aynı zamanda kurumun varisi olan gençler konusunda hissedar aile üyeleri az ya da çok taraf olurlar. Doğal olarak herkes çocuklarının iyi yerlere gelmesini, önemli yetkiler almasını isteyebilir.
Çocuklar daha küçük yaşlardan itibaren iş ve çalışma dünyasının disiplini, aile kültürünün değerleri ile iç içe yetiştirilmemişlerse daha da önemlisi çocukların işletme ile aile ile ilişkileri tanımlanmamışsa hem aileyi hem de aile şirketini ciddi sorunlar bekliyor demektir. İşte bu durumda kurum, belki de yıllardır aile üyelerinin ortaklığı ile herhangi bir sorun yaşamamışken birden işler ters gitmeye başlayabilir. Zira belki de hissedarlar ilk kez kurumda diğer hissedarlara göre kendilerine en yakın bir kişi hakkında karar vereceklerdir.
Hissedar, ilk kez en yakınları olan babası ya da kardeşi ile daha da yakını olan evladı arasında kalır ve taraf olma tehlikesi vardır. İşte bu karar konuları ve içine yeni girilen süreç ciddi bir sorun alanı olabildiği için çoğu kurum bu aşamada kurumsallaşma ve danışman arayışına girmektedir. Tam da konuya denk düşen ve yıllarca önce yaşadığımız bir örnek olayı paylaşmak isteriz.
Aile Şirketinin Eğitimli Genci
Metal sanayi sektöründe yer alan bir aile şirketinin kurumsallaşmayla ilgili toplantı davetine katıldık. Önce kendilerini dinledik, sonra da bir sunum yapmaya çalıştık.
Öncelikle belirtmeliyiz ki içine girdiğimiz her kurumdan bir şeyler öğrenme derdi ile hareket ediyoruz. Zira asıl hikmetin danışman olarak bizde değil, yıllardır çalışarak çabalayarak bir yerlere gelen kurumda ve onun sahiplerinde olduğuna inanırız.
Kuruma gitmeden önce aile, şirket, pazar durumu konusunda temel bilgileri edinmiştik. Anadolu’nun şirin bir ilindeki bu aile şirketi, üç kurucu ortak kardeşin yönetimindeydi. Her birinin iki çocuğu vardı. Evlenip başka şehre yerleşmiş bir üye dışındaki beş yeni kuşak temsilcisi işin aktif uygulamasının içindeydi.
Bu tür ziyaretlerde genellikle 15-20 dakika önce gider, kurumun genel havasını tanımaya, anlamaya çalışırız. Yine öyle yaptık. Kurumun bahçesi, giriş holü, sekretarya hizmetleri alıştığımız hassasiyetin altında, karmakarışık, disiplinden uzak bir manzara veriyordu. Ana girişte ürün kolileri, koliler arasında oturan ziyaretçiler, birbiri üzerinden geçilen odalar hoş bir görüntü vermiyordu.
Kurumsallaşmanın Önemi
Kurum sahipleriyle; üst katta patronlara ait son derece havadar, geniş odalar ve özel bir toplantı odası olmasına rağmen girişte son derecede basık, havasız, penceresiz, satın alma görüşmelerinin yapıldığı küçücük bir toplantı odasında buluştuk.
Toplantı saati 11.00 olmasına rağmen toplantıya 11.35’te başlayabildik. Toplantıyı organize eden genç kuşak temsilcisi, mustarip ve bıkmış bir görüntü ve beden dili sergiliyordu. Önce ikinci kuşaktan iki genç geldi, sonra kurucu ortaklardan en küçük kardeş, sonra bir genç, bir genç daha ve son olarak ortanca kurucu ortak geldi. Her gelen önce toplantıyı sorguladı. “Neden yeterince haberimiz yok, çok işimiz var, hemen bitirmeliyiz, diğerlerinin haberi yok mu, hemen arayalım gelsinler…” mealinde konuşmalar oldu. Katılımcılar isteksiz ve zorlanmış gibiydiler, yüz ifadeleri adeta “Allah kahretsin, nereden çıktı bu toplantı!” diyordu.
Bu ruh hali ile Yönetim Kurulu Başkanının olmadığı, iki kurucu ortak kardeş ve yeni kuşak temsilcisi beş genç ile toplantıya başladık. Kurucu ortaklar işin çekirdeğinden geliyor; biri üretime, diğeri de pazarlamaya bakıyordu. Gençlerden iki tanesi Boğaziçi Üniversitesi mezunuydu. Kurumda AR-GE ve pazarlama bölümünde görev alıyorlardı. Kalanların biri tasarımda diğer ikisi de üretimde çalışıyordu. (Devam edeceğiz)