M. Göker Sarp
Bireysel inovasyonun kurumsal stratejiye dönüşme hikayesi
Dijital Dönüşümde Yeni Adım: Citizen Developer’dan Katılımcı Dijital Kuruma
Şirketlerde dijital dönüşüm artık yalnızca bir teknoloji yatırımı değil, aynı zamanda bir kültür meselesi. Üretimden tedarik zincirine, planlamadan satışa kadar her departman, süreçlerini daha verimli ve esnek hale getirmeye çalışıyor. Bu dönüşüm sürecinde son yıllarda öne çıkan en önemli kavramlardan biri de citizen developer yaklaşımı oldu. Yazılım bilgisi olmayan çalışanların, kendi ihtiyaçlarına yönelik uygulamalar geliştirebilmesini mümkün kılan Low-Code / No-Code (LC/NC) platformları, kurumların dijitalleşme hızını artırırken, sahadaki bilgi birikiminin doğrudan dijital çözüme dönüşmesini sağladı. Böylece, çalışanlar yalnızca sürecin bir parçası değil, dönüşümün aktif aktörleri haline geldi.
Ancak dijital dönüşümün olgunlaşmasıyla birlikte yeni bir ihtiyaç da gündeme geldi. Bireysel uygulama geliştirme gücü kurum geneline yayılırken, ortaya çıkan çözümlerin bir bütün içinde yönetilmesi, güvenliğinin sağlanması ve sürdürülebilir hale getirilmesi önem kazandı. Bu da bizi yeni bir kavrama, citizen organization* anlayışına götürüyor. Citizen organization, dijital dönüşümün bireylerin ötesine geçip organizasyonun tamamına yayılmasını ifade eder. Artık dijitalleşme yalnızca birkaç hevesli çalışanın girişimiyle değil, kurumun genel stratejisinin bir parçası olarak şekillenmelidir. Her çalışan dijitalleşmeye katkı verirken, geliştirdiği çözümler de kurumsal mimarinin bir bileşeni haline gelir.
Şirketler için bu yaklaşım, dijitalleşmenin tabana yayıldığı ama aynı zamanda merkezden yönlendirildiği bir yapı anlamına geliyor. Üretim mühendisinden kalite sorumlusuna, planlamacıdan bakım teknisyenine kadar herkes kendi sürecine uygun uygulamalar tasarlayabilir; ancak bu uygulamalar belirli standartlar, güvenlik politikaları ve veri mimarisi çerçevesinde hayata geçirilir. Böylece hem hız hem kontrol aynı anda sağlanmış olur.
Low-Code / No-Code teknolojilerinin kurumsal düzeyde olgunlaşması genellikle aşamalar halinde gerçekleşir. Başlangıçta çalışanlar kendi işlerini kolaylaştırmak için küçük uygulamalar geliştirir. Bu dönem heyecan verici olmakla birlikte, kontrolsüz çoğalmaya da açıktır. İkinci aşamada, departmanlar LC/NC araçlarını daha sistematik biçimde kullanmaya başlar; uygulamalar arası entegrasyon artar, ERP veya MES gibi sistemlerle veri akışı sağlanır. Olgunluk seviyesine ulaşıldığında ise LC/NC artık şirketin dijital stratejisinin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu noktada hedef, bireysel uygulama sayısını artırmak değil, kurumun her seviyesinde dijital düşünme yetkinliğini geliştirmektir.
Citizen organization yaklaşımına geçmek yalnızca teknolojik bir karar değildir; kültürel bir dönüşüm gerektirir. Bu kültürün temelinde yönetişim, güvenlik ve stratejik platform yaklaşımı yer alır. Yönetişim, her çalışanın özgürce uygulama geliştirmesini değil, belirli kurallar çerçevesinde bunu yapabilmesini ifade eder. Verinin nerede saklandığı, kimlerin erişebileceği, hangi süreçlerin hangi platformlarda yürütüleceği gibi konular açık biçimde tanımlanmalıdır. Böylece, bir yandan sahadan gelen yaratıcılık teşvik edilirken diğer yandan kurumsal bütünlük korunur.
Güvenlik ve veri bütünlüğü ise şirketler için kritik önemdedir. Üretim, kalite ya da tedarik zinciri verileri, şirketin operasyonel omurgasını oluşturur. Bu nedenle, LC/NC platformlarında geliştirilen her uygulama kurumun genel bilgi güvenliği politikalarıyla uyumlu olmalı, merkezi kimlik doğrulama ve erişim kontrolü gibi önlemlerle desteklenmelidir. Böylelikle, farklı departmanlarda geliştirilen uygulamalar bir risk değil, değer yaratan varlıklar haline gelir.
Stratejik platform yaklaşımı da bu sürecin olmazsa olmazıdır. Farklı birimlerin farklı araçlar kullanması, zamanla parçalı bir dijital yapı oluşturabilir. Bu nedenle, kurumun tamamında kullanılacak ortak bir LC/NC platformunun belirlenmesi, hem IT departmanının kontrolünü kolaylaştırır hem de uygulamalar arası entegrasyonu güçlendirir. Tek bir platform, ortak bir dil ve paylaşılabilir bir altyapı anlamına gelir.
Citizen organization modelinde IT departmanının rolü de dönüşür. Artık IT yalnızca talepleri karşılayan değil, yol gösteren, rehberlik eden ve dijitalleşme ekosistemini yöneten birim haline gelir. Geliştirme sürecini bizzat yürütmek yerine, çalışanlara rehberlik eden, standartları belirleyen ve altyapıyı koruyan bir kolaylaştırıcıya dönüşür. Bu da IT’nin kurum içindeki stratejik değerini artırır. Çünkü artık dijital dönüşüm, birkaç büyük projenin değil, yüzlerce küçük ama etkili çözümün toplamıdır.
Şirketler için citizen organization modeline geçiş, hem hız hem çeviklik hem de çalışan bağlılığı açısından önemli avantajlar sunuyor. Çalışanlar, süreçlerine dokunma ve iyileştirme gücü kazandıklarında dijitalleşmeye yabancılaşmaz; aksine onun parçası haline gelir. Üstelik bu model, dijital dönüşümün tek bir departmanın sorumluluğunda değil, herkesin ortak hedefinde olduğu bir kültür yaratır.
Sonuçta, citizen developer kavramı şirketlere büyük bir ivme kazandırdı. Ancak bu ivmeyi sürdürülebilir bir dijital kültüre dönüştürmek için bireysel çabaların ötesine geçmek gerekiyor. Citizen organization anlayışı, dijitalleşmenin tabandan gelen dinamizmini kurumsal stratejiyle birleştirir. Her çalışanın katkı sunduğu, IT’nin rehberlik ettiği, yönetişimin ve güvenliğin sağlandığı bu yeni model, geleceğin şirketleri için güçlü bir rekabet avantajı oluşturur.
Low-Code / No-Code teknolojileri artık yalnızca hızlı uygulama geliştirme araçları değil; kurumların dijital olgunluk yolculuğunun katalizörleri. Dijitalleşme bireyden kuruma evrildikçe, her çalışan sürecin bir parçası, her uygulama ise kurumun ortak aklının ürünü haline geliyor. Ve bu evrimi başarıyla yöneten şirketler, dijital geleceğin kazananları olacak.
M.Göker SARP
LCNC Komitesi ve Kurumsal Dönüşüm Platformu Koordinatörü
(*) Citizen organization, yani dijitalleşmenin bireylerin ötesine geçip kurum genelinde yaygınlaştığı, her çalışanın katkı verdiği organizasyon modeli; katılımcı dijital kurum.