Ahmet Yılmaz
Dijital Dünya
Dünya’nın tüm bölgelerinde dijitalleşme aynı seviyede değil ama dijitalleşmeyi hızlandıran teknolojik gelişmeler ve bunların öncüsü firmalar o kadar hızlı hareket ediyorlar ki sağımız-solumuz dijital nesneler ve dijitalleşmenin yarattığı yeni iş yapma metotlarıyla dolmakta. En fazla dijitalleştirilen alanlar ise iletişim ve tüketim sektörü. Tüketimin dijitalleşmesine paralel olarak finans dünyası da en hızlı dijitalleşen sektörlerden oldu.
Dijitalleşme konusunda teknoloji lideri şirketlere ev sahipliği yapan ABD’nin açık ara önde olduğunu belirtmeye gerek yok kanısındayım. Endüstri alanında dijitalleşme dendiğinde de Almanya ve Çin’in yüksek gayretlerine tanık oluyoruz. Bu iki ülke klasik endüstriyi yeni dijital döneme taşımak için çok yoğun ve çok yönlü faaliyetler sürdürüyorlar. Almanya’ya göre Çin’in biraz daha arkalardan geldiği gerçeği onları arayı kapatmak için daha hızlı programlar uyguladığını reddetmiyor aksine bu tezi doğruluyor. Yine de belirtmek gerekir ki, bir ülkenin ve/veya sektörün dijitalleşme seviyesi o ülkenin/endüstrisinin gelişmişliği, tarihselliği ve mühendislik zihniyeti ile yakından ilgilidir.
Tercüme ve Eğitim
Yazının konusunu dağıtmamak için endüstriyel tarih perspektifinden hangi bölgenin ne zaman ve nasıl geliştiği, bu gelişmeyi tetikleyen etken faktörleri üzerine değerlendirmeler yapmayacağım. Bu noktada tarihsel olarak dikkat çeken bir eğilimi belirtmek ile yetinelim. Dünyanın değişik bölgelerinde büyük sıçramalara neden bilimsel çalışmaların, icatların yapıldığı/çıktığı yerlerden bir başka bölge ve coğrafyalara taşınmasında ve bu coğrafyaların gelişmesinde bilgi ve bilgiye dayalı tecrübenin aktarılmasında ‘bilimsel tercüme’ faaliyetlerinin önemli bir fonksiyon gördüğünü biliyoruz. M.Ö 3.yy’da Hintli matematikçi Pingala’nın bir çözümünün – tabii ki zamanla gelişerek, dönüşerek - Çin ve çok sonraları Avrupa’ya (16.yy) ve çok daha sonraları da ABD’de Bell firmasının laboratuvarlarına nasıl girip “Transistorized Airbone Digital Computer” olarak karşımıza çıkmasında bilimsel çalışmaların başka lisanlara tercüme edilmesi ve uygulama yöntemi ile başka düzlemlere taşınmasının vesile olduğunu biliyoruz. Görüldüğü üzere “ikili” sistemler (dijitalin atası) uzun bir süre sonra yaşamımızın ana etkileyicilerinden oldu. Bilgisayar sözlüğümüzdeki Bit kavramı aslında tarihselliği olan ikili sistem... Yıllar ve süreçler içinde bu bilgi ve aktarım (tercümeler) olmasıydı bu döneme evirilemeyecektik...
Şimdi bu çok genel ve tarihsel yaklaşımı ülkemiz dijitalleşme hamlesi ile etkileştirdiğimizde öne çıkan çarpıcı sonuçlar nelerdir?
Türkiye’de Endüstri 4.0 ile başlayan ve artık dijitalleşme başlığı altında irdelediğimiz süreç ve bu sürecin kavramları konusunda epeyi bir kafa karışıklığı mevcut. Bunun bir nedeni dijitalleşme konusunun insanlar arasında yaygınlaşmamasından kaynaklı. Sadece belirli çevrelerin uğraşı halinde kapalı devre işleyen bir sistem var. Bu çevreler de maşallah konuyu anlaşılmaz kılmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Dijitalleşme ve dijital teknolojiler üzerine ülkemizde yeterli sayıda bilimsel kaynak, makale, araştırma maalesef yok. Yurtdışından birçok kaynak, bilgi, tecrübeler de maalesef tercüme edilmiyor. Bu alanda büyük bir eksiklik var. Önerim şu ki, yurtdışından dijital literatür temin edilmesi (hem orijinal dilinde bulundurulmalı, yabancı dillerden okuyanlara bu anlamda yüksek erişim sağlanmalı) ve de mümkün olduğu kadar Türkçeye tercüme edilmelidir. Hatta tercüme işine kavramların ne içerdiklerini belirten bir sözlük oluşturmakla da başlanmalıdır. Ne kadar geniş bir kesim bu alanda okur, bilgi sahibi olur ve tartışabilir hale gelirse bir o kadar bunun için Türkiye’de hazırlanmış o mükemmel stratejiler – gerçekten kâğıt üzerinde müthiş- uygulama şansı yakalar.
Dijital dönüşüm konusunda yapılması gereken bir başka pratik öneri ise, işletmelerin kendi iç eğitim model ve programlarını oluşturmasıdır. Her işletmenin dijital olgunluk seviyesi ve buna uygun olarak yapması gerekenler farklı olacaktır. Yurtdışında işletmelerin kendi başlarına dijital olgun seviyelerini tespite yönelik kontrol listeleri bulunmaktadır. Bu “checklist”lere açık kaynaklardan ulaşmak mümkün. Bu tür bir çalışmayı işletme içinde dijital sorumlu bir birim oluşturarak bu listeler üzerinden yapmak faydalı olacaktır. Günümüzde artık tüm işletmelerin organizasyonlarında (küçük ve orta ölçek dahil) Dijital Sorumlu bulunmaktadır, tıpkı geçmiş dönemlerde yönetim merciinde kaliteden sorumlu personel bulundurmak gibi. Yine yurtdışından bilhassa ABD ve Almanya gibi ülkelerin açık kaynaklarından şirketler için dijital eğitim modülleri ve müfredat önerileri bulmak mümkün.
Kamu, üniversite ve işletmeler yukarıda belirttiğim pratik önerilerin bir yerinden işe başlarlar ise bizde dijitalleşmeyi ete-kemiğe büründürmüş oluruz.